Vakıf Yükseköğretim Kurumlarının ve Burada Görevli Hekimlerin Statüsü Bağlamında Oda Üyelikleri

Vakıf yükseköğretim kurumlarında öğretim elemanı veya herhangi bir akademik unvan veya görevi olmaksızın hekim olarak görev yapan meslektaşlarımızın tabip odasına üye olmak zorunda olup olmadığına ilişkin duraksama yaşandığı belirtilerek bir kısım üniversite ve odalarımızdan yazılar gelmektedir. Bu bakımdan konunun hukuksal bağlamda değerlendirilmesinde yarar görülmüştür.

1.      Vakıf yükseköğretim kurumu  

Vakıflar tarafından yükseköğretim kurumu açılabilmesi, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa madde eklenmesi suretiyle olmaktadır. Başka bir ifadeyle vakıf üniversiteleri de Devlet üniversiteleri gibi kanunla kurulur. 

2.      Vakıf yükseköğretim kurumlarının statüsü

Vakıf üniversiteleri, kamu tüzel kişisidir. Bu sebeple, kurumsal işlemleri kamu işlemi olarak nitelenir ve bu tür uyuşmazlıklar idare mahkemesinde çözümlenir. Örneğin vakıf üniversitesinde verilen bir nota öğrencinin itirazı, gibi.

Bütün bu açıklanan durumlar vakıf üniversitelerinin kamu tüzel kişisi olmasıyla ilgilidir ve yeni yargısal kararlarla kamusal yanı daha çok öne çıkartılmakta, o yönde yorum yapılmaktadır. Örneğin, vakıf üniversitelerinin hastanelerinde sunulan hizmet sebebiyle kusur iddiası ancak tüzel kişiye karşı ve idari yargıda açılan bir dava ile ileri sürülebilecektir.

     Dava, davacının davalı Üniversite hastanesinde yapılan yanlış, yersiz ve gereksiz tedavi sonucunda idarenin hizmet kusuru nedeni ile bedensel ve ruhsal bütünlüğünde zarar meydana geldiğini öne sürerek, oluşan zararlara karşılık maddi ve manevi tazminatın tahsiline ilişkindir. Vakıf Üniversitesi Hastanesinin kamu hizmetini yürüttüğü sırada kişilere verdiği zararın tazmini istemiyle açılan bu davada, kamu hizmetinin yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin, hizmet kusuru veya başka nedenle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının saptanması gerekmektedir. Bu hususların saptanması ise idare hukuku ilkelerine göre yapılabileceğinden, tam yargı davasının görüm ve çözümünde idari yargı yerleri görevlidir. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ E. 2012/57 K. 2012/213 T. 5.11.2012

Vakıf Üniversitesinin Tıp Fakültesi Hastanesi halka sunduğu sağlık hizmeti bakımından kamu hastanesi niteliğindedir, davalı çalışanı da kamu görevlisidir. Davacı taraf, davalı doktorun görevi sırasında dikkatsizlik ve tedbirsizliği nedeni ile desteğin ölümüne neden olduğu iddiasıyla doktoru hasım göstererek maddi ve manevi tazminat davası açmıştır. Davacının iddiası, içerikçe davalı doktorun görevi sırasında ve yetkisini kullanırken işlediği bir kusura ve bu kusurun niteliği itibariyle de kamu görevlisinin ihmaline dayanmaktadır. Davalının görevi dışında kalan kişisel kusuruna dayanılmadığına, dikkatsizlik ve tedbirsizliğe dayalı da olsa eylemin görev sırasında ve görevle ilgili olmasına ve hizmet kusuru niteliğinde bulunmasına göre, eldeki davada husumet kamu görevlisine değil, idareye düşmektedir. Dava idare aleyhine açılıp, husumetin de idareye yöneltilmesi gerekir. Davalı doktor hakkındaki davanın husumet yokluğu nedeni ile reddedilmesi gerekir. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2012/4-729 K. 2013/163 T. 30.1.2013

Dava, hatalı tedavi nedeniyle ölüm iddiasına dayalı manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Davalı üniversite rektörlüğü vakıf üniversitesi niteliğindedir. Vakıflar tarafından yükseköğretim kurumları kurulabileceği düzenlenmiş ve bu kurumların kamu tüzel kişiliği sıfatına haiz bulundukları belirtilmiştir. Şu durumda, davalı üniversitenin sorumluluğu kamu hizmeti ile ilgili ve hizmet kusuruna ilişkindir. İdare’nin, hizmet kusuru niteliğindeki eylemi sonucu meydana gelen zararlardan dolayı; İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince İdare’ye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerekir.  YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ E. 2008/2021 K. 2008/15301 T. 15.12.2008

Ancak vakıf üniversitesinin mallarının devlet malı sayılıp sayılmayacağı, bu bağlamda mallarının haczedilip edilemeyeceği ve binalarının resmi bina olarak kabul edilip edilmeyeceğine ilişkin kararlar ise vakıf üniversitelerinin kamusal niteliği bakımından olumsuzdur:

Uyuşmazlık, davacı vakıf üniversitesinin mallarının Devlet malı olup olmadığı ve malların haczinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Eğer bir mal Devlet malı deyimi içine girmiyorsa ve özel kanunda haciz işlemini engelleyen açık bir hüküm yoksa o mal haczedilebilir demektir. Vakıf üniversitesi mallarının Devlet malı sayılabilmesi için kamu tüzel kişisi olması yetmez, bütçesinin genel ve katma bütçe ipinde yer alması veya kuruluş yasasında açık bir düzenlemenin bulunması gerekir. Davacı vakıf üniversitesi genel ve katma bütçeye dahil değildir. Bu durum karşısında davacının mallarının haczi mümkündür. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2002/12-1101 K. 2002/1113 T. 25.12.2002

Haczedilmezlik kuralının sınırlandırılması gerektiği ve bu düzenlemenin son derece ayrıksal ( istisnai ) durumlarda söz konusu olması gerektiği, bu bağlamda bir kamu tüzel kişisinin mal ve gelirlerinin haczedilememesi için özel yasasında açık hükmün bulunması gerektiği, bu nedenlerle davacı-borçlu vakıf üniversitesinin, davaya konu gelirlerinin haczedilebileceği sonucuna varılmıştır. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2003/12-116 K. 2003/111 T. 26.2.2003

Vakıf üniversitesine ait yapılar imar kanunu açısından resmi bina olarak değerlendirilemez. DANIŞTAY 1. DAİRE E. 1996/48 K. 1996/51 T. 6.3.1996

3.      Kurumların statüsünün değerlendirilmesinde temel bir ölçüt olarak Devlet Personel Başkanlığı

Bir kurumun kamu kurumu olup olmadığının değerlendirilmesinde 217 sayılı Devlet Personel Başkanlığı’nın Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname düzenlemesine bakılmaktadır.

217 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin “Kapsam” başlıklı 2’nci maddesinde, “Bu Kanun Hükmünde Kararname kapsamına giren kamu kurum ve kuruluşları şunlardır:

             a) Genel bütçeye dahil dairelerle, katma bütçeli idareler ve bunlara bağlı kuruluşlar,

             b) İl Özel İdareleri ve belediyeler, bunların birlikleri ve bunlara bağlı iktisadi müesseseler, işletmeler,

             c) İktisadi devlet teşekkülleri, kamu iktisadi kuruluşları ve bunların müesseseleri, bağlı ortaklıkları ve iştirakleri, 

             d) Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları dışında kalan ve kamu fonu kullanan, özel kanunlarla veya bunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan kamu kuruluşları ve bu nitelikteki bankalar ve bunların en az sermayesinin yarısından fazlasına iştirak suretiyle kurdukları müessese, ortaklık ve iştirakler,

             e) Döner sermayeli kuruluşlar ile özel kanunlarla kurulan fonlar ve kefalet sandıkları.

 Askeri kurum ve kuruluşların 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile ek ve değişikliklerine tabi personeli bu Kanun Hükmünde Kararnamenin kapsamı dışındadır.” hükmü yer almaktadır.

Diğer yandan, üniversitelerin 217 sayılı KHK kapsamında olup olmadığına ilişkin duraksama üzerine Devlet Personel Başkanlığından görüş sorulmuş;

-Devlet üniversitelerinin 217 sayılı KHK kapsamında olduğu[1],

-Üniversitenin; kamu tüzel kişiliğini haiz olmakla birlikte, ...Vakfı tarafından kurulan özel bir vakıf üniversitesi olması sebebiyle;

*657 sayılı Kanununun “Kapsam” başlıklı 1’inci maddesi ile 217 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin “Kapsam” başlıklı 2’nci maddesinde yer verilen kurum ve kuruluşların kapsamında olmadığı,

 

*Bu üniversitede çalışanların da Devlet memuru statüsünde sayılamayacağı, ifade edilmiştir.[2]

4.      Vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışanların statüsü

Vakıf üniversitesinde çalışanlar, Devlet üniversitelerindeki gibi kamusal atama işlemiyle oluşan statü hukukuna göre değil, iş/hizmet sözleşmesiyle çalışmaktadır. 

Bu bakımdan iş sözleşmesinin feshi halinde işçilik haklarıyla ilgili olarak iş mahkemesinde dava açıp haklarını talep edebileceklerine dair kararlar verilmişti:

Davalı Vakıf Üniversitesinde Öğretim üyesi olarak istihdam edilen davacı, iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini belirterek, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı, davacının akademik pozisyonu nedeni ile idari yargının görevli olduğunu iddia etmiştir. Ancak, aralarında çıkan iş sözleşmesinden doğan uyuşmazlıkta İş Mahkemesi görevlidir. YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ E. 2007/7323 K. 2007/17668 T. 4.6.2007

Vakıf üniversitesinde profesör olarak çalışan davacının açtığı feshin geçersizliğine ve işe iade davasına, idari yargı değil, iş mahkemesi bakmakla görevlidir. YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ E. 2009/2153 K. 2009/10426 T. 13.4.2009

Ancak, daha sonra, Uyuşmazlık Mahkemesi Kararı ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu Kararı ile bu alandaki değerlendirmelerin yeniden gözden geçirilmesi zorunlu olmuştur. Zira, vakıf üniversitesinde de olsa öğretim elemanlarının işten çıkartılmasına ilişkin uyuşmazlığın idare hukuku kapsamında idari yargıda görülmesi gerektiğine kesin olarak karar verilmiştir:

Dava, davalı Vakıf Üniversitesinde Yardımcı Doçent olarak görev yapan davacının, sözleşmesinin yenilenmeyeceğine ilişkin Rektörlük işleminin iptali istemiyle açılmıştır. Davalı Üniversitenin, sürekli ve düzenli nitelikteki kamu hizmetinde çalıştırdığı davacının; statüsü, göreve alınması, hak ve yetkileri gözetildiğinde, İdare Hukuku kapsamında bir kamu personeli olduğu açıktır. Davacının, sözleşmesinin feshine ilişkin işlemin hukuka uygunluğunun denetimi, idari yargının görev alanındadır. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ HUKUK BÖLÜMÜ E. 2012/273 K. 2012/289 T. 24.12.2012

Danıştay da akademik personelin iş sözleşmesinin feshi işlemiyle birlikte bu işleme esas alınan bir Yönetmelik hükmünün iptali isteminde “Yüksek öğretim hizmeti, niteliği gereği kamu hizmetidir. Vakıf üniversitelerinde, söz konusu kamu hizmetinin yürütülmesi için istihdam edilen akademik personel ile vakıf yüksek öğretim kurulu arasında akdedilen sözleşme idari hizmet sözleşmesi niteliğindedir… Vakıf üniversitelerinde görev yapan akademik personelin mesleki güvence yönünden özel hukuk hükümlerine tabi olmaları Anayasa 'ya uygun görülemez.” saptamasıyla uyuşmazlığın idari yargıda çözümlenmesi gerektiği belirtmiş; Yönetmeliğin 23. Maddesindeki “ Vakıf yükseköğretim kurumlarında görev alacak olan akademik ve idari personelin çalışma esasları 2547 sayılı Kanunda devlet üniversiteleri için öngörülen hükümlere tabidir. Bu personelin aylık ve diğer özlük hakları bakımından ise 4857 sayılı İş Kanunu hükümleri uygulanır.” şeklindeki fıkrada yer alan “…özlük hakları…” ibaresini de hukuka açıkça aykırı bularak yürütmesini durdurmuştur:

Davacı, vakıf üniversitesinde doçent olarak çalıştığını, görevine son verilmesine ilişkin işlem ile Vakıf Yüksek Öğretim Kurumları Yönetmeliği'nin 23. maddesinin son tümcesindeki "özlük hakları" ibaresinin iptalini; yoksun kaldığı özlük ve diğer haklarının kendisine ödenmesini ve yürütmenin durdurulmasını talep etmiştir. Uyuşmazlığın çözümünde, vakıf üniversitelerinde görev yapan akademik personel ile üniversite arasında akdedilen sözleşmenin hukuki niteliğinin incelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Gerek Devlet ve gerekse vakıf üniversitelerinde görev yapan akademik personelin, mesleki güvence yönünden İdare Hukuku 'na tabi olduğunun kabulü gerekmektedir. Vakıf üniversitelerinde görev yapan akademik personelin mesleki güvence yönünden özel hukuk hükümlerine tabi olmaları Anayasa 'ya uygun görülemez. Yüksek öğretim hizmeti, niteliği gereği kamu hizmetidir. Vakıf üniversitelerinde, söz konusu kamu hizmetinin yürütülmesi için istihdam edilen akademik personel ile vakıf yüksek öğretim kurulu arasında akdedilen sözleşme idari hizmet sözleşmesi niteliğindedir. İdari sözleşmenin uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümünde idari yargı görevlidir. Davacının ataması ve görevine son verilmesi işlemlerinin İdare Hukuku kurallarına göre yapılması gerekir. Bütün üniversiteler, kamu tüzel kişiliğine sahiptir. İdari hizmet sözleşmesi ile istihdam edilmesi gereken davacının, sözleşmesinin yenilenmemesi veya görevine son verilmesi işleminin dayanağı yönetmelik kuralı hukuka uygun olmadığından, dava konusu davacının görevine son verilmesine ilişkin işlem de hukuki dayanaktan yoksundur. Diğer yandan vakıf üniversiteleri, mali konular yönünden, devlet üniversitelerinin tabi olduğu hükümlere bağlı olmadıklarından, vakıf üniversitelerinde çalışan akademik personel aylık ve diğer parasal haklar yönünden İş Kanunu hükümlerine tabidir. Açıklanan nedenlerle, dava konusu yönetmeliğin söz konusu maddesindeki "özlük hakları" ibaresinin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmelidir. DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU E. 2010/5 T. 12.3.2010

Bütün bu düzenlemeler vakıf üniversitelerinin kamu tüzel kişiliğine ve yürüttükleri hizmetin kamu hizmeti olmasına, bu kurumlarda görev yapan akademik personelin çalışmasının da basit bir hizmet sözleşmesi gibi görülemeyeceğine vurgu yapan kural ve kararlardır.

Diğer yandan vakıf üniversitesinde görevli akademik personelin göreviyle ilgili ceza soruşturmasına tabi tutulmasında kamu görevlisi korumasının bulunmadığına karar verilmiştir

Yasalarda vakıf üniversiteleri mensuplarının 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 53 üncü maddesinin değişik bendinde öngörülen soruşturma usulüne veya Memurin Muhakematı Hakkında Kanun'a tabi olacaklarına ilişkin bir hüküm yer almamıştır. Buna göre vakıf üniversitesi personeli hakkında memurin muhakematı kanunundaki özel soruşturma usulünün uygulanabilmesi, buna olanak veren bir yasa hükmünün mevcudiyetine bağlı bulunduğundan sanıklar hakkında genel hükümler uyarınca işlem yapılması gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle ... Üniversitesi Rektör Vekili ile beraberindekiler hakkında anılan yasalar uyarınca soruşturma yapılmasına ve karar verilmesine hukuken olanak bulunmadığından, meni muhakemeleri yolunda verilen YÖK Başkanlığı Yetkili Kurul kararının bozulmasına, haklarında karar verilmesine yer olmadığına ve genel hükümlere göre işlem yapılmak üzere dosyanın yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi için yerine geri çevrilmesine karar verildi. DANIŞTAY 2. DAİRE E. 2001/1035 K. 2002/3424 T. 10.10.2002

 “…Vakıf yükseköğretim kurumlarının tüzel kişiliğini temsil eden mütevelli heyetinin; yönetici, öğretim elemanı ve diğer personelin sözleşmesini yapacağı, atamalarını, görevden alınmalarını ve yükseköğretim kurumunun bütçesini onaylayacağı, akademik organların düzenlenmesinde, görevlerini yerine getirmesinde, öğretim elemanlarının niteliklerinde Devlet yükseköğretim kurumlarındaki esasların aynısının uygulanacağı belirtilmek suretiyle vakıf üniversitelerinin Devlet yükseköğretim sistemine entegrasyonunu sağlayan özel düzenlemelere yer verildiği halde, akademik ve idari personelin sözleşmeli olarak istihdamı nedeniyle tabi oldukları hukuki rejim göz önünde bulundurularak bunların görevleri dolayısıyla ya da görevlerini yaptıkları sırada işledikleri ileri sürülen suçlar hakkında 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 53'üncü maddesinde öngörülen soruşturma usulüne tabi olacaklarına ilişkin bir hükme yer verilmemiştir.

Bu durumda, ... Üniversitesi Rektörü hakkında 2547 sayılı Kanun'un 53 üncü maddesi hükümlerinin uygulanacağına dair açık bir hüküm bulunmadığından, suç işlediği ileri sürülen ... hakkında genel hükümler uyarınca işlem yapılması gerekmektedir”. (Danıştay 1. Daire, 11.06.2013 t., 2013/777 E. ve 2013/804 K. sayılı kararı)

Vakıf üniversitesinde görev yapanlarla Devlet üniversitesinde görev yapanlar arasında yargılama usulü bakımından ortaya çıkan bu ayrımın Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine yapılan başvurunun Mahkeme tarafından reddedilmesinde ortaya konulan gerekçe de her iki yükseköğretim kurumunda çalışan akademik personelin statüsü hakkında yapılacak değerlendirmeler bakımından önemlidir:

“Devlet üniversitelerinde görev yapanlar hakkındaki soruşturma usulünün itiraz konusu kural çerçevesinde özel olarak düzenlenmesi de bu kapsamda kanun koyucunun takdir yetkisinde kalmaktadır. Bu nedenle, kanun koyucunun takdir yetkisini kullanarak, Devlet üniversitelerinde görev yapan kişilerin ceza soruşturmalarının idari kurullar tarafından yürütülmesi hususunu düzenlemesinde hukuk devleti ilkesiyle çelişen bir yön bulunmamaktadır.

Diğer yandan, vakıf üniversitelerinde çalışanlar ile Devlet üniversitelerinde görev yapanlar statüleri ve özlük hakları bakımından farklı kurallara bağlıdır ve dolayısıyla aynı hukuksal durumda değildirler. Bu nedenle, vakıf üniversitelerinde çalışanlar ile Devlet üniversitelerinde görev yapanların farklı soruşturma usulüne tabi tutulmalarında eşitlik ilkesine aykırılık bulunmamaktadır.” (Anayasa Mahkemesi’nin 10.10.2013 t., 2013/58 E. ve 2013/114 K. sayılı kararı)

Bütün bunlar, vakıf üniversiteleri ve bunların çalışanlarıyla ilgili statünün her bakımdan kamu ya da özel olarak nitelenmesinin mümkün olmadığını göstermektedir.

5.      Vakıf üniversitesinde görevli hekimin tabip odasına üyeliği

Vakıf üniversitesi çalışanlarının meslek örgütü ile üyelik ilişkisinin zorunlu olup olmadığına karar verebilmek için bu zorunluluğun tanımlandığı Anayasa ve yasa hükmüne bakmak gerekir.

Anayasa’nın 135. Maddesine göre “Kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadî teşebbüslerinde aslî ve sürekli görevlerde çalışanların meslek kuruluşlarına girme mecburiyeti aranmaz.”

6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Yasasının 7. maddesine göre:

Bir tabip odası sınırları içinde sanatını serbest olarak icra eden tabipler bir ay içinde o il veya bölge tabip odasına üye olmak ve üyelik görevlerini yerine getirmekle yükümlüdürler.

Mesleklerini serbest olarak icra etmeksizin kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüslerinde asli ve sürekli görevlerde çalışanlar ile herhangi bir sebeple mesleğini icra etmeyenler tabip odalarına üye olabilirler.”

Belirtilen kural uyarınca hekimlerin tabip odasına üye olmaları kural, bir kısım statüde çalışanların üye olmadan da mesleklerini icra edebilmeleri ise istisna olarak düzenlenmiştir.

Bir hekimin odaya üye olmak zorunda olup olmadığının değerlendirilmesinde, Anayasa’nın 135. maddesine uygun olarak 6023 sayılı Yasa’nın 7. maddesinin istisna hükmü kapsamında olup olmadığına bakmak gereklidir. Söz konusu istisna iki durumu düzemektedir:

(1) Hekimlik mesleğini sadece kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüslerinde asli ve sürekli görevlerde çalışmak suretiyle yapanlar,

(2) herhangi bir sebeple mesleğini yapmayanlar

Hekim olan kişinin mesleğini yapması ve yukarıda (1) numaralı istisna kapsamında olmadığının anlaşılması halinde odaya üye olmak zorunda olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla, vakıf yükseköğretim kurumları kamu tüzel kişisi olsa da kamu kurum ve kuruluşu olmadığından, burada görev yapan hekimlerin istisna kapsamında değerlendirilemeyeceği ve çalışmaya başladıktan sonraki bir ay içinde odaya üye olmak zorunda oldukları anlaşılmaktadır.

6.      Neler yapılabilir?

Anayasa’nın 135. maddesi ve 6023 sayılı Yasa gereği odaya üye olmak zorunda olan hekimlerin, üye olmadan mesleklerini yapmaları yasaktır.

Bu kurala aykırı davranılması halinde Türk Tabipleri Birliği Disiplin Yönetmeliği uyarınca disiplin cezası verilir.

Ancak öncelikle, meslek kuruluşu olmanın temel değerleri gözetilerek, vakıf yükseköğretim kurumlarına ve buralarda görev yapan hekimlere yazılacak bir yazıyla üyeliğe davet edilmeleri, ilgili yazıda belirtilecek tarihe kadar üye olmayanlar hakkında gerekli disiplin soruşturması süreçlerinin yürütülmesinin yanı sıra üyelikleri otomatik olarak yapılarak gerekli aidat alacaklarının da talep edilmesi uygun bir tutum olarak değerlendirilmektedir.

İŞYERİ HEKİMLİĞİ ASGARİ SÖZLEŞME ÜCRETLERİ 2024